-
1 çıkarmak
вы́вернуть вы́вихнуть вы́нести вы́честь исключа́ть* * *1) -i, -den, -e выта́скивать, вынима́ть, извлека́ть (что-л. откуда-л.)dolaptan çamaşır çıkarmak — вы́тащить из шка́фа бельё
2) -i снима́ть (одежду и т. п.), сдира́ть (кожуру и т. п.)ayağını çıkarmak — снять о́бувь
kabuğunu çıkarmak — снять / содра́ть ко́рку / кожуру́
3) -i, -den выводи́ть, удаля́тьelbiseden lekeyi çıkarmak — выводи́ть пятно́ с оде́жды
işten çıkarmak — уво́лить с рабо́ты
kiracıyı evden çıkarmak — вы́селить съёмщика из до́ма
4) -i, -e поднима́ть кого-чтоbeşinci kata çıkarmak — подня́ть на пя́тый эта́ж
5) выводи́ть, разводи́ть когоçivçiv çıkarmak — выси́живать / выводи́ть цыпля́т
ipek böceği çıkarmak — разводи́ть шелкови́чных черве́й
6) создава́тьgürültü çıkarmak — создава́ть шум
kavga çıkarmak — затева́ть ссо́ру / дра́ку
yeni oyun çıkardılar — они́ приду́мали но́вую игру́
7) издава́ть, выпуска́тьfaydalı bir kitap çıkardı — он вы́пустил поле́зную кни́гу
gazete çıkarmak — издава́ть газе́ту
8) разга́дывать, распознава́ть; понима́тьbu sözden bir şey çıkaramadı — из э́тих слов он ничего́ не смог поня́ть
bu yazıyı çıkaramıyorum — я не могу́ разобра́ть э́тот по́черк
dur, söyleme, kendim çıkaracağım — стой, не говори́, я сам догада́юсь
9) -i изготовля́ть, производи́ть; выпуска́тьtraktör çıkarmak — выпуска́ть тра́кторы
10) -i, -e вы́бросить, напра́вить, пусти́ть (на рынок и т. п.)piyasaya mal çıkarmak — вы́бросить това́р на ры́нок
11) -i выставля́ть, объявля́ть, признава́ть кого кемsuçlu çıkarmak — выставля́ть вино́вным
12) -i дотяну́ть, дожи́ть (до какого-л. срока)hasta kışı çıkaramadı — больно́й не смог дотяну́ть до конца́ зимы́
13) -i выявля́ть, обнару́живатьyalanı çıkarmak — узна́ть ложь
14) выса́живать; выгружа́тьasker çıkarmak — вы́садить войска́ / деса́нт
15) разг. вы́ложить, открове́нно вы́сказатьсяne düşünüyorsun, çıkar — что ду́маешь, откро́йся
16) -i извлека́ть, получа́ть; зараба́тыватьrızkını çıkarmak — зараба́тывать на хлеб насу́щный
fayda çıkarmak — извлека́ть по́льзу
17) боле́ть (оспой, корью)çiçek çıkarmak — боле́ть о́спой
kızamık çıkarmak — боле́ть ко́рью
18) -i, -den срыва́ть, вымеща́ть (гнев, зло и т. п.) на ком-чёмhırsını karısından çıkardı — он сорва́л зло на жене́
öfkesini benden çıkardı — свой гнев он сорва́л на мне
19) мат. вычита́ть20) подава́тьkonuklara çerez çıkardı — она́ подала́ гостя́м сла́дости
21) -i, -e пока́зывать, представля́тьkızı görücüye çıkarmak — пока́зывать де́вушку сва́хе
22) рисова́ть, фотографи́ровать23) вдо́воль наслади́ться чем; удово́льствие от чего -
2 iş
ко́поть (ж)* * *1) врз. рабо́та, трудişe almak — приня́ть на рабо́ту
iş anlaşmazlıkları — юр. трудовы́е спо́ры
işten atmak — вы́гнать с рабо́ты
iş borsası — би́ржа труда́
iş emniyeti — юр. безопа́сность труда́
işe geç kalmak — опозда́ть на рабо́ту
iş güveni — охра́на труда
iş haftası — юр. рабо́чая неде́ля
iş hukuku — юр. трудово́е пра́во
iş kazaları — несча́стные слу́чаи на рабо́те
işten olmak — лиша́ться рабо́ты
iş sözleşmesi — юр. трудово́е соглаше́ние
iş ücreti — зарпла́та
iş vermek — дава́ть / предоставля́ть рабо́ту
2) де́ло, обстоя́тельство, положе́ние веще́йiş böyle iken — раз де́ло обстои́т так
karışık iş — запу́танное де́ло
3) де́ло; заня́тие; слу́жбаdevlet işleri — госуда́рственные дела́
işim başımdan aşkın — у меня́ дел по го́рло
şimdi işi var, gelemez — сейча́с он за́нят, прийти́ не смо́жет
işi nedir? — что он де́лает?, чем он занима́ется?
işim olmasa, sana yardım ederdim — е́сли бы я не был за́нят, я бы тебе́ помо́г
sonunda bir iş buldu — наконе́ц он нашёл [себе́] заня́тие
iş cevreleri — деловы́е круги́
4) рабо́та, изготовле́ние, произво́дство, трудiğne işi — вышива́ние
yapı işleri — строи́тельные рабо́ты
5) де́лоişimi görmediler — моё де́ло не рассма́тривали
bu, işimi bozdu — э́то испо́ртило моё де́ло
bu, bir zevk işidir — э́то де́ло вку́са
••işi üç nalla bir ata kaldı — погов. оста́лось нача́ть и ко́нчить
her işte bir hayır var — погов. нет ху́да без добра́
- iş açmakişim iş kaşığım gümüş — погов. у меня́ дела́ на мази́
- işinin adamı
- işi aksi gitmek
- işin alayında olmak
- işi Allaha kalmak
- işi anlamak
- iş ayağa düşmek
- işine bak!
- işin başı
- iş başa düşmek
- işler becermek
- iş bilmek
- işini bilmek
- işini bitirmek
- iş bitmek
- işi bozmak
- işi bozulmak
- işi ciddiye almak
- iş çatallanmak
- iş çevirmek
- iş çığrından çıkmak
- iş çıkarmak
- iş çıkmak
- iş dayıya düştü
- iş değil
- işten değil
- iş düşmek
- işi düşmek
- iş etmek
- işten el çektirmek
- işe girmek
- iş görmek
- işini görmek
- iş göstermek
- işi gücü bırakmak
- işten güçten kalmak
- işin içinden çıkmak
- işin içinden sıyrılmak
- işin içinde iş var
- iş ki...
- iş ki sınıfını geçsin
- iş mi?
- işin mi yok?
- iş inadına bindi
- iş işten geçti
- iş işten geçmişti
- işi iş olmak
- iş karıştırmak
- işin kolayına kaçmak
- işe koşmak
- işin kötüsü
- iş ola
- iş olacağına varır
- iş olsun diye
- işi oluruna bırakmak
- işi pişirmek
- işi rast gitmek
- işin rengi değişti
- işi resmiyete dökmek
- iş sarpa sarmak
- işi savsaklamak
- işi şakaya vurmak
- işi tatlıya bağlamak
- işi temizlemek
- işin tuhafı
- iş tutmak
- işin ucu
- işin ucu bana dokundu
- işini uydurmak
- işi vurmak
- işe yaramak
- iş yok
- işini yoluna koymak
См. также в других словарях:
işten (bile) değil — çok kolay ... gürültüler ve rezaletler çıkarmak onun için işten bile değildi. Y. K. Karaosmanoğlu … Çağatay Osmanlı Sözlük
yorgunluk çıkarmak — 1) dinlenmek Mesela şimdi yorgunluk çıkarmak için yıkanmak istersiniz. R. H. Karay 2) yaptığı işten, yorgunluğu unutturan, sevindirici bir sonuç almak … Çağatay Osmanlı Sözlük
aradan çıkarmak — birçok işten birini yapıp bitirivermek … Çağatay Osmanlı Sözlük
ekmeğini çıkarmak — çalıştığı işten geçimini karşılayacak kadar kazanç sağlamak Ne zararı var, dedim, ekmeğini çıkarıyor ya. S. F. Abasıyanık … Çağatay Osmanlı Sözlük
affetmek — i, der, Ar. ˁafv + T. etmek 1) Bağışlamak 2) Hoşgörü ile karşılamak, mazur görmek Beni affedin, gelemeyeceğim. 3) den Görev veya işten çıkarmak Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük
defterini dürmek — 1) öldürmek Bir gün senin defterini dürerler bir eyyam gelir. Yunus Emre 2) işine son vermek, işten çıkarmak 3) başarısını kıskanarak yükselmesine engel olmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
yol vermek — 1) geçmesine izin vermek Hafif sağ yapıp askerî bir kamyona yol verdi. A. İlhan 2) hızını artırmak 3) işten çıkarmak, işine son vermek Mademki bu işi yapamıyorsun, o hâlde başka işimiz yok derler, bana yol verirler. O. Kemal … Çağatay Osmanlı Sözlük
iş — is. 1) Bir sonuç elde etmek, herhangi bir şey ortaya koymak için güç harcayarak yapılan etkinlik, çalışma İş bittikten sonra denize karşı sigara içilir. S. F. Abasıyanık 2) Bir değer yaratan emek 3) Birinden istenen hizmet veya birine verilen… … Çağatay Osmanlı Sözlük
akıllı — sf. 1) Gerçeği iyi gören ve ona göre davranan, akil 2) ünl. Karşısındakinin düşüncesizliğini belirtmek için söylenilen uyarma sözü 3) alay Düşüncesiz, aptal Akıllıya bak, bu işten kendisine bir pay çıkarmak istiyor. Birleşik Sözler akıllı uslu… … Çağatay Osmanlı Sözlük
almak — i, ır 1) Bir şeyi elle veya başka bir araçla tutarak bulunduğu yerden ayırmak, kaldırmak Sağ elinin çevik bir hareketiyle başındaki tülbendi çekip aldı. N. Cumalı 2) i, den Bir şeyi veya kimseyi bulunduğu yerden ayırmak Çocuğu okuldan aldı. 3)… … Çağatay Osmanlı Sözlük
konuşmak — nsz 1) Bir dilin kelimeleriyle düşüncesini sözlü olarak anlatmak Çocuk daha konuşamıyor. 2) i, den Belli bir konudan söz etmek Mehmet yedi yaşındayken anasıyla konuştuklarından fazla bir şey konuşmazdı. H. E. Adıvar 3) nsz, le Bir konuda… … Çağatay Osmanlı Sözlük